Turizm TÜRSAB TV'de masaya yatırıldı
TÜRSAB TV'den canlı yayınlanan 27 Eylül Dünya Turizm Günü Özel Yayınında, TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya'nın stüdyo konuğu olduğu, Hukuk Başdanışmanı İlker Ünsever ile Bilgi Teknolojileri ve Medya İletişimi Grup Başkanı Mesut Kanat'ın moderatörlüğünü yaptığı; birbirinden değerli konuklar ile ülkemiz ve dünya turizminin birçok açıdan ele alındığı kapsamlı bir turizm sohbeti gerçekleştirildi.
Programa Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, TÜRSAB Onursal Başkanı Talha Çamaş, İngiltere Türk Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Engin Sertoğlu, İstanbul Turist Rehberleri Odası Başkanı Sedat Bornovalı, Yönetmen Yüksel Aksu, Gazeteci Meliha Okur, Gazeteci Taki Berberakis, Bloomberg HT Dubai Temsilcisi Ersoy Kazancı, Turizm Programcısı Deniz Dikkaya ve turizm öğrencileri katılım sağladı.
Sektör temsilcileri, basın mensupları ve turizm öğrencilerinin katılımlarıyla zenginleşen programda, TÜRSAB Başkanı Firuz B. Bağlıkaya, turizmin önemini ve amacını, “Turizm, ekonomik açıdan bakıldığında dolar işaretiyle ifade edilen bir şey ama bunun çok ötesindedir. İşin döviz kısmına daha sonra vakıf oldu insanlar. Yoksa yıllar yılı gelen misafirleri ağırladık biz. Ne yiyor ne içiyor, nasıl bir kahvaltı arzu ediyor, acaba onları nasıl mutlu ederiz… Amaç ülkemizin güzelliklerini gösterelim, para kazanmaktan öte bir şeydi bu. Son 30 yılda endüstri haline dönüştü. Büyük oteller, büyük firmalar oldu, günümüze geldiğimizde kültür alışverişinden dostlukların alışverişinden ciddi ekonomik faaliyete geldik.’’ cümleleriyle özetledi.
Turizm, ülke ekonomimizin vazgeçilmez bir unsurudur.
Turizmin değişken ve kırılgan yapısı hakkında, ‘‘Turizmin ekonomik boyutunu Rus uçağının düşürülmesinden sonra şiddetle hissetti Türkiye. Turizm olmazsa ne olur, ilk orada gördük. Antalya’da okullar boşaldı, turizm çalışanları memleketlerine döndü. Eğitimden hayatını kazanan insanları bile etkileyen bir boyut olduğunu orada gördük.” cümlelerini kuran TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, turizmin ekonominin bağlayıcı unsuru olduğunu bir kez daha vurguladı.
24-27 Mart’ta TÜRSAB’ın ortaklığıyla Diyarbakır’da bir fuarımız olacak
Yayına katılan Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu, “Bu bölge insanlığın anavatanı. Herkes bir gün anavatanına dönmeyi ister. Bizim iddiamız bu. Bu bölge inanç turizmi, kültür ve gastronomi turizmi açısından dünyada çok özel bir yer. Bugüne kadar hak ettiği yerlere gelmedi. Bunun çeşitli nedenleri var. Son 5 yıldır bölgenin yakalamış olduğu güven, huzur ve mutluluğu belirli bir yere gitmemiz gerektiğini gösteriyor. Diyarbakır artık Mezopotamya. Kültür ve gastronomide ilerlememiz gerekiyor. 24-27 Mart’ta TÜRSAB’ın ortaklığıyla Diyarbakır’da bir fuarımız olacak. Cidde bir katılım bekliyoruz” açıklamasını yaptı.
Yayına katılan ikinci isim, Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay oldu.
TÜRSAB’ın yangından zarar gören bölgelerde geçimini turizmle sağlayan insanımıza destek olmak amacıyla başlattığı #YenidenYeşert kampanyasının olumlu geri dönüşleri olduğunun altını çizen Oktay, “Yanan alanlarla ilgili temizlik çalışmaları başladı. Yanan ağaçlar kesiliyor. Belirli bölgelerde tekrar bir yeşillenme var. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız yağmurun da etkisiyle. Görünen noktalarda valimizin de koordinasyonuyla çalışmalar devam ediyor. Daha çok göz önündeki yerlere yoğunlaşılmış durumda.” ifadelerini kullandı.
İngiltere’nin uçuş kısıtlamasını kaldırmasına değinen Oktay, “İngiltere’nin uçuşları açması sektör olarak gerçekten bir umut verdi. Önümüzdeki olası belirsizliğe karşı insanların nasıl yön vereceğini bilmiyorduk. Aldığımız rakamlara göre sayılar umut verici. Kasım ayında sezonu devam ettirebilirsek buranın insanları bir müddet daha rahatlar.” dedi.
Programın devamında Gazeteci Meliha Okur, stüdyoda canlı yayın konuğu oldu.
Okur, “Turizmde son üç senede yaşanan büyük krize rağmen çorba kaynıyor. Zararlar sineye çekiliyor. İki buçuk milyon insana dolaylı yoldan iş ve aş veriliyorsa ben bu sektöre şapka çıkarırım. Bütün Türkiye’nin seyahat etmek istediğini biliyorum. Türk halkı gezmeyi sevdi, dünya gezmeyi sevdi. Çünkü küreselleşme emek gücünü yasaklarken, sermayenin dolaşımına izin verdiği için turizmde dev yatırımları, dev reklamları buna bağlı büyük oluşumları gördük. Dünyayı gördük tanımak istiyoruz. Her yeri görmek istiyoruz. Pandemi bunu biraz engelleri. Her yıl bir buçuk milyar insan geziyordu. Yüzde yetmiş civarı düştü.” cümleleriyle turizmin uluslararası boyutta geldiği son durumu özetledi.
Daha esnek, daha dinamik, e-ticareti baz alan, güçlerin birleştiği bir sistem gerekiyor.
Bu dönemde özellikle seyahat acentalarının vermiş olduğu zorlu mücadeleye dikkat çeken Okur, yenilikçi bir milli turizm modelinin uygulanması gerektiğini ‘‘Bu sektörün ana sorunu; öz sermaye yeterli değil. Bu sebeple bankalara borçlanılıyorsa, deme ki iyi bir finansman modelinin de sektöre gelmesi gerekiyor. Devletin bu konuda teşvik vermesi gerektiğini düşünüyorum. Biz, insanların 2-3 günlük tatillerle streslerini atabileceklerini, daha kaliteli yaşayabileceklerini, yaşadıkları toprağı ve suyu tanıyacaklarını, kültüre sahip çıkacaklarını öngördüğümüz için bunu insanlara önermek zorundayız. Tekelleşmeyi her sektörde önlememiz lazım. Oligopol dediğimiz yapıların ortaya çıkmaması lazım. Bugünün sorunu değil ki bu. Özel girişimciyi ürkütmeyeceğiz. Çözüm modelleri üzerinde ve toplumu da bu modeller üzerinde umutlu olmaya iteceğiz. Bu toprak bizim. 112 milyar metreküp suyumuz, 23 milyon hektar toprağımız var, 15 milyonu tarıma açık alan. İklim krizinin tam göbeğindeyiz. Bu süreçte turizmden sanayiye, yeni yeşil turizm modeli; kalkınma modeli gelmeden nefes alabilme şansımız yok.’’ cümleleriyle ifade etti.
Birleşik Krallıkta bizim uçağımızın yönü Türkiye’ye dönüktür.
Programa bağlanan bir diğer isim İngiltere Türk Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Engin Sertoğlu oldu.
İngiltere pazarının açılması ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Sertoğlu, ‘‘Birleşik Krallık, geçen sene ekim ayında yapılan bir açıklamadan sonra Türkiye ile ilgili bakış açısını değiştirdi. O değişimden sonra mayıs ayında da Türkiye’yi kırmızı listeye aldı. Bu dönemde Türkiye bu bölgenin turistini kaybetti. Eylül ayında yapılan açıklamayla tekrar normalleşme gerçekleşti. En önemlisi 2022 yaz sezonu erken rezervasyon dönemini yoğun taleplerle görmekteyiz. Burada yaşayan insanlar Türkiye’yi gerçekten seviyorlar. 1 milyona yakın tekrar müşterisi var Türkiye’nin. Sürekli Türkiye’ye gelirler. Aynı tesisleri tercih ederler ve ciddi bir hareket oluştururlar. Bu notada Türkiye de Birleşik Krallık için önemli. 2022 için çalışanlarımız, uçakçılarımız ve operatörlerimiz çok dinamik. 2022 için ciddi bir arz oluştu. Şu andaki rakamlar 1,5 milyonu gösteriyor. 2022’de 2019 rakamlarını yakalayacağımızı görüyoruz.’’ cümlelerini ifade etti.
Bizim tarihimiz, hizmetlerimiz, servisimiz ve tesislerimizin kalitesi inanın birçok Avrupa ülkesinin 10-20 kat üzerinde.
İngiltere Türk Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Engin Sertoğlu, ‘‘Bizim dünyayla yarışan acentalarımız ve turizmcilerimiz var. Kendi ürünleriyle de gayet başarılı bir şekilde markalaşıyorlar. Ancak Türkiye markasını oluşturmada problemimiz var. Bodrum örneğini verelim. Yunan adaları çok yüksek fiyatlara hizmet satıyor biz neden yapamıyoruz? Bizim tarihimiz, hizmetlerimiz, servisimiz, tesislerimiz inanın bunların 10-20 kat üzerinde. Ama baktığınızda bir politikamız yok.’’ cümleleriyle Türkiye markasının oluşturulmasının önemi vurguladı.
Sadece Londra’nın bu bahsettiğimiz rakamın tam 5 katı geliri var.
Sertoğlu, son olarak ‘‘Birleşik Krallık turisti sadece otele değil çevreye katma değer katar. Paketler ucuz olsa bile çevrede harcama kapasiteleri oldukça iyi. 2019’da 35 milyar dolar gelir elde etmişiz turizmden. Sadece Londra’nın bu bahsettiğimiz rakamın tam 5 katı geliri var; 2019’da 150 milyar sterline yakın yıllık turizm geliri var. Bizim çok çalışmamız lazım çünkü ülkemiz doğasıya, tarihiyle deniziyle, güneşiyle ve kumuyla mükemmel bir yer.’’ dedi.
Biz de bu coğrafyada büyüyen insanlar olarak bu tür tarihsel çabalardan etkilendik.
Yayına katılan; çektiği filmlerle ülkemizin tanıtılmasında büyük rol oynayan Yönetmen Yüksel Aksu, ‘‘Bölgelerimizde çektiğimiz filmlerden sonra talepte ciddi artışlar olduğunu ilgili makamlardan öğrendik. Kültür ve turizm ayrılmaz bir ikili. Turizmle sinemanın da aslında önemli bir ilişkisi vardır. Milas ve Bodrum arasında araç işlemeyen zamanlarda bir kültür adamı; edebiyat duayeni Cevat Şakir sürgüne gitti ve Halikarnas Balıkçısı oldu. Halikarnas Balıkçısı’nın sadece Bodrum’u tanıtmak, dünya markası yapmasının ötesinde, Herodot’tan tutun da antik kültürlere karar Türkiye’de arkeolojik bir paradigma yarattı, bir kültür turizmi paradigması yarattı. Biz de bu coğrafyada büyüyen insanlar olarak bu tür tarihsel çabalardan etkilendik. Eskiden deniz-kum-güneşin bir dekor olarak kullanıldığı filmler yapılıyordu. Genel olarak ülkemize baktığınızda Mardin’den Kapadokya’ya kadar kültürel değerlerin bir dekor olarak kullanıldığını görürüz. Ben bu değerlerin tabiri caizse MR’ını çektim o kültürel iklimin. Şivesiyle, davranış kodlarıyla. Yerel halkı, kamu kuruluşlarını, STK’ları dahil ederek toplumsal eylemlilik yaptık. Eskiden nasıl romanlar turizm tanıtımında vazgeçilmezse şimdi filmler ve dijital platformlar bu durumda.’’ cümleleriyle kültür ve turizmin diyalektik bağına ve 12 aya hitap eden gücüne dikkat çekerek dijitalleşen dünyada turizm değerlerinin filmlerle daha net pazarlanabileceğini ifade etti.
Muğla’da bir Mikro-Hollywood nasıl yaratabiliriz?
Özellikle film ve dizi çekimleri için dünyanın birçok noktasında oluşturulan bölgelere örnek olarak Muğla’yı öne süren Aksu, ‘‘Dünya sinemasına hitap edecek şekilde, bölgede 12 ay boyunca sürecek bir sinema sektörü oluşturabiliriz. Muğla’nın gerek jeopolitik yapısı gerek tarihi ile bu mümkün. Göller, sahil şeridi, tarihi eserleri Yörük köyleri, mimari değerler, uluslararası marinalar, havalimanları ve altyapı var. Buna yapılacak tek şey bir dijital platform ve kamunun ‘lokasyon database’i oluşturması. Bu 100 bin dolara bitecek bir çalışma, karşılığı milyarlarca dolar, manevi kısmını saymıyorum. Turizm tanıtım filmlerini bir kenara bırakalım artık. Küçük öyküleri, kentin kıymetlilerini anlatan filmlerin finanse edilmesi lazım. Gelsin Brad Pitt oynasın İnce Mehmet’i. Ufuklarımız böyle olmalı.’’ cümleleriyle küçük yatırımlarla büyük ve sürdürülebilir başarılara imza atılabileceğinin altını çizdi.
Dubai’nin gelişmesinde Türk markalarının etkisi çok büyük oldu.
Yayına Dubai’den katılan Bloomberg HT Dubai Temsilcisi Ersoy Kazancı, Dubai ve Türkiye arasındaki turizm ilişkileri hakkında, ‘‘Dubai bir pazarlama harikası ve bu konuda uzmanlar. Bazen arkası boş olsa da bu böyle. Dubai denince insanların aklıma turizm geliyor. Pandemi sonrası aşılama çok iyi gitti. Şu anda %75 oranıyla dünyada ilk sırada. Pek çok kapalı olduğu için buraya çok turist geldi. Pandemiden sonra lüks turizme ilgi de arttı. Dubai tabiri caizse bunun keyfini yaşıyor. Buradan Türkiye’ye gidiş konusunda da halk Türkiye’yi çok seviyor. Düzenli olarak gidiyor. Denizden daha çok yeşili ve güzel havayı daha çok seviyorlar. Türkiye açısından turizm sezonunun bu bölgenin halkı için 12 ay devam edebildiğini söyleyebilirim.’’ dedi.
Kazancı, Dubai’de popüler olan Türk markalarının turizme ve bölgeye etkileri hakkında, ‘‘Nusr-et, Günaydın, CZN Burak gibi başarılar, Türk kültürünün elçileri durumundalar. Ben Türküm dediğimde herkesin hoşuna gidiyor. Dubai’nin başarısında Türklerin büyük rolü var.’’ cümlelerini kurdu.
İleri sezona yönelik gerekli çalışmaları yapıyoruz.
Programa Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras da konuk olarak katıldı.
Aras, “Bizim ana geçim kaynağımız turizm. Bu sektör çok dinamik bir sektör ve değişime çok çabuk ayak uyduruyor. Yangın sonrası kayıplarımız oldu ama toparlanma çabuk oldu. İngiltere de açıldıktan sonra sektör umutlu. İleri sezona yönelik gerekli çalışmaları yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Rehberli faaliyetlere ilgi ciddi boyutta arttı.
Programa katılarak değerli paylaşımlarda bulunan İstanbul Turist Rehberleri Odası Başkanı Sedat Bornovalı ise ‘‘Turizm sektörünün ‘ertelenebilir faaliyetler’ olarak düşünülmesini doğru bulmuyorum. Pandemi sürecinde istediğiniz yere gidemediğiniz için zaten turizm faaliyeti olamıyor. Ancak biz şunu fark ettik, rehberli faaliyetlere ilgi ciddi bir boyutta arttı. Eskiden çoğunlukla büyük gruplar rehberlerle geziyordu ancak şimdi çok daha küçük gruplar, ‘bir bilen ile’ gezmek üzere rehberlerle seyahat etmeyi tercih ediyor. Rehberler, kendi tecrübeleriyle, kendi birikimleriyle ve daha önceden gezdirdiği insanların tecrübeleriyle aslında bir ‘hazır deneyim’ fırsatı sunuyor. Bir sohbet ve bakış açısı sunuyor. Bu noktada, yakın bir süre içerisinde 2000 yeni rehberimiz mesleğe ilk adımlarını atmış olacaklar.’’ cümlelerini kurarak turizmde seyahat acentası ve rehberlerin ortaklaşa çalışmalarındaki öneme dikkat çekti.
2000 yeni rehberimiz mesleğe ilk adımlarını atmış olacaklar.
İRO Başkanı Sedat Bornovalı’nın ardından, Turizm Programcısı Deniz Dikkaya, yayına lisede öğrenim gören bir turizm öğrencisiyle birlikte katıldı. Öğrencimiz, sektörümüz ve mesleğimiz hakkında düşüncelerini ve hayallerini paylaştı.
Turizmde kriz yönetiminin altını çizen Dikkaya, otel yönetimi ve konaklama sektörünün son durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Otellerde konaklamanın yanı sıra yiyecek-içecek etkinliklerinin öne çıktığını vurgulayan Dikkaya ‘‘Düğün, kongre, toplantı, konser, sanat faaliyetleri ile sektörün tamamını hareketlendiriyoruz. Sektörde iyi havalar esiyor. Aşılanma ile çok daha güzel günlere uyanacağımıza inanıyorum.’’ cümlelerini ifade etti.
Sektörün tek beklentisi, devletin desteğini ve gücünü pandemi bitene kadar yanımızda hissetmek.
Turizm Programcısı Deniz Dikkaya ayrıca, ‘‘Vatandaşlarımızdan da sezon gözetmeksizin hafta sonları seyahat acentalarımızdan paketler almalarını ve bu cennet vatanımızı daha yakından tanıyarak turizm emekçilerine destek olmalarını istiyorum. Güvenilir turizm için seyahat acentalarını tercih etmeleri konusunda herkese çağrıda bulunuyorum.’’ sözleriyle vatandaşlarımızı tatil yaparak dayanışmaya davet etti.
Güvenilir turizm için seyahat acentalarını tercih etmeleri konusunda herkese çağrıda bulunuyorum.
Yayına katılan bir diğer değerli isim, kongre ve organizasyon turizmi başta olmak üzere sektörümüzün ve Birliğimizin gelişmesinde çok kıymetli emekleri bulunan TÜRSAB Onursal Başkanı Talha Çamaş oldu.
Çamaş, ‘‘Yayında edindiğim olumlu izlenim ve yorumlar beni çok mutlu etti. Herkes pandeminin olumsuz etkilerini bir kenara bırakmış, geleceğe umutla bakıyor. Birçok krizi atlatmış, yine ileriye doğru adımlar atmış Türk turizmcisinden bahsediyoruz. Kolay bir şey değil. Pandemiden sonra sektörümüzü hak ettiği yere yeniden beraber taşıyacağımıza inanıyorum. Umuyorum özellikle havayolu ve taşımacılık alanında engeller oluşmaz; çünkü ulaşımda engel olduğunda seyahat ve turizm durma noktasına geliyor. Bu süreçte, özellikle incentive turizmi olarak nitelendirdiğimiz toplantı turizmi ciddi bir duraklamaya girdi. İstanbul gibi dünya kongre ve toplantı turizminde ilk sıralarda olan bir kent çok ciddi irtifa kaybetti. Çok sayıda insanın iş hayatı etkilendi. Avrupa buna iyi hazırlanıyor. Ben bizi biraz zayıf görüyorum. Birçok şehrimiz kongrelere ev sahipliği yapabilecek kapasitede.’’ cümleleriyle yayın boyunca hâkim olan olumlu görüşleri destekledi.
Türkiye’de turizmin her yeni alana açılmasında seyahat acentalarının yaratıcılığı,
çalışmaları ve öngörüleri belirleyici olmuştur.
TÜRSAB’ın önümüzdeki sene 50. Yılına girmesi ile ilgili Çamaş, ‘‘18 senelik bir yıpranmanın ardından böyle bir kurumu tekrar ayağa kaldırmak kolay değil. Yaşanan maddi sorunların üstünde devamlılığı sağlayabilmek hiç kolay değil. Tüm krizlere ve TÜRSAB’ı engellemek üzere oluşan yaklaşımlara rağmen tüm bu süreçte ayakta kalmak önemli. TÜRSAB her krizde, her durumda elinden geleni, yetkisi sınırlı olsa bile yapmak için çalışıyor. Örgütlü olmak çok önemlidir. Seyahat acentaları, 1972’de sektörün hiç kesimi daha örgütlenmeyi hayal edemezken ulusal çapta ve yasal altyapıyla bir örgütlenmeyle, bu sektörde var olmayı sağlamıştır. Türkiye’de turizmin her yeni alana açılmasında seyahat acentalarının yaratıcılığı, çalışmaları ve öngörüleri belirleyici olmuştur.’’ cümlelerini ifade etti.
Yunanistan için iyimser bir tablo çizmek mümkün.
Programa son olarak, Yunanistan’dan Gazeteci Taki Berberakis bağlandı.
Yunanistan ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Berberakis, ‘‘Ağustos çok tatmin edici oldu. Doluluk oranları %90-100’lerdeydi. Haziran ve Temmuz o kadar güçlü değildi. Şimdi eylül ve ekim beklentileri var. Yunanistan’ın turizmde rekor yılı 2019’u. Geçen sene tam bir faciaydı. %80’lik bir düşüş yaşandı. Ancak bu yıl, 2019 rakamlarının yarısını hedefliyoruz. Nitekim, eylül ve ekim aylarında da doluluk oranları iyi olursa, beklenen rakamdan daha fazla bir turizm geliri öngörülüyor. Şu an ‘low-cost’ dediğimiz, dışarıda harcama fazla yapmayan turistler geliyor. Ancak genel olarak iyimser bir manzara hâkim.’’ dedi.