Turizmde Dönüşüm Senaryoları Raporu Açıklandı
Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) tarafından TÜSİAD işbirliği ile hazırlanan 'Turizmde Dönüşüm Senaryoları" raporu Conrad İstanbul Bosphorus'da düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşıldı. Toplantının açılışında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski bir konuşma yaptı.
Sayın Bakanım, TÜSİAD ve TTYD’nin Değerli Üyeleri, Saygıdeğer Konuklar ve Değerli Basın Mensupları,
TTYD ve TÜSİAD tarafından düzenlenen Turizmde Dönüşüm Senaryoları rapor tanıtım etkinliğine hoş geldiniz. Sizleri şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli Konuklar,Türkiye için hedefimiz küresel rekabet yarışının en üst seviyelerindeki ülkeler arasında olmamızdır. Tüm çalışmalarımızın ana odağı ülkemizi güçlü bir şekilde bu geleceğe taşımaktır. Kuşkusuz tüm sektörlerin yarattığı katma değer ekonominin gücü açısından çok kıymetli. Sürdürülebilirliği tüm eksenlerde sağlamalıyız. Bu amaçla uzun dönemli planlama yapmalıyız.
Bu planları edinilen tecrübeler doğrultusunda gerekli tedbirlerle güçlendirerek, kararlılıkla uygulamalıyız. TÜSİAD olarak bu sürece katkı sağlayacak programlar yürütüyoruz; politika önerilerimizi geniş bir katılımcılıkla hazırlıyor ve tüm paydaşlarımıza sunuyoruz. Ülkemizin kalkınma dinamikleri içinde ve üzerinde yoğunlaştığımız alanlar arasında turizm sektörünü çok farklı bir yerde konumlandırıyoruz. Sektörün ekonomiye doğrudan sağladığı önemli bir katkı var; dış ticaret açığının azaltılmasında kritik bir rol oynuyor. Bunların yanı sıra değer zincirinde etkileşimde olduğu 50’nin üzerinde sektörde yarattığı dolaylı katkı ile istihdam ve sosyal politikalar içinde de önemli bir yer tutuyor. Daha da kıymetlisi ülkemizin tüm dünyadaki algısının şekillenmesinde çok kritik bir misyon üstleniyor. Doğal ve kültürel zenginliklerimiz; ticaret, lojistik ve mobilitenin merkezindeki coğrafi konumumuz çok önemli fırsatlar yaratıyor.
Turizm, dünya barışının, kültürel yakınlaşmanın, küresel ekonominin katalizörü olması itibarıyla da çok stratejik bir rol oynuyor. Bu nedenlerle turizm sektörü ile diğer hizmet ve üretim sektörlerimizin sinerjisini küresel dinamikler içinde daha güçlü bir Türkiye için çok değerli görüyoruz. Değerli Konuklarımız, 2012 yılında Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi’nin on yıl sonrası için öngörüsü sektörün küresel ekonominin %10’una erişmesiydi. Sektörün bu eşiği geçmesi sadece 4 yıl aldı. 1950 yılında 25 milyon olan turist sayısı 2018 yılında 1,4 milyarın üzerine ulaştı. Sektörün bu ölçeğe ulaşmasında mobilite araçlarının çeşitliliği; teknolojinin sağladığı fırsatlar ve bilginin hızla yayılması çok etkili oldu. Tüm jenerasyonlar açısından en uzak coğrafyalar bile erişilebilir oldu.
Giderek daha fazla talepkar olan; sadece kendi ülkesine değil gezegenin her noktasına ilgisi artan yeni jenerasyonlar iş modellerini dönüştürmede artık çok etkili. Neticede dünyadaki tüm jeopolitik belirsizliklere ve ekonomik istikrarsızlıklara rağmen turizm sektörü büyümeye devam etti. Bizim de hedefimiz bu ekonomik kalkınma, sosyal ve kültürel yakınlaşma fırsatlarından azami katkıyı ülkemize taşımak olmalıdır. Bu süreçte turist sayısındaki artış kuşkusuz önemlidir ancak sürdürülebilir büyüme açısından daha da kritik olanı turist başına gelirin de artırılmasıdır.
Farklı turizm türlerinin potansiyellerini bütüncül ve bölgesel olarak güçlendirecek programlara yoğunlaşmamız önemli faydalar sağlayacaktır. Bu çerçevede tanıtım araçlarının güçlendirilmesi; yatırımların yenilenmesi; turizm trendleri dikkate alınarak yeni yatırımlara devam edilmesi; altyapının güçlendirilmesi gereklidir. Bugün sizlerle paylaşılacak çalışmada yer alan önerilerin turizm odaklı stratejilerde yer bulmasını dilerim.
Değerli Konuklar,Sektör doğrudan ya da dolaylı olarak dünyadaki istihdamın yaklaşık %10’unu oluşturuyor. Bu da demek oluyor ki her 30 turist 1 kişi istihdam ediyor. Ülkemizde de turizmin istihdamda %8’ler mertebesindeki hacmi ile önemli bir politika alanı. Diğer sektörlere kıyasla özellikle kadın ve genç çalışan oranının yüksek olması sosyal politikalar perspektifinden oldukça memnuniyet verici. Bununla birlikte turizm sektörüne yetkin işgücünü çekmekte zorluklar yaşanabiliyor.
Sektör sosyal ve teknolojik dönüşümlerden, değişen tüketici beklentilerinden de fazlaca etkileniyor. Tüm bu değişikliklere uyum sağlamak elbette dinamik tedbirlere ihtiyaç duyuyor. Sektörün, kamu ve akademiyle işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi bu sorunlara çözüm bulunabilmesinde önemli bir katalizör olacaktır.
Değerli Konuklar, Hemen hemen her konuşmamda dijital dönüşümden bahsediyorum. Zira 4. Sanayi Devrimi sadece üretim sektörlerini değil değer zincirinin tamamını dönüştürüyor.
Turizm sektörü de bu dönüşüm rüzgarından bağımsız değil. Araştırmalara göre dijitalleşme 2025 yılına kadar turizm sektöründe 305 milyar dolar ek değer yaratacak. Artık herkesin kullandığı internetten check-in ve barkod uygulamalarının vize ve sınır işlemlerinde kullanılması sadece sınır güvenliği ve turistlerin daha kolay seyahat edebilmesi açısından kıymetli değil. Vize işlemlerinin teknolojik araçlarla sadeleştirilmesi suretiyle G20 ülkelerinde yaklaşık 200 milyar dolar ek gelir ve 5 milyon iş yaratılması bekleniyor. Sektörün tüm beklentilerden hızlı geliştiğini ve dijitalleşmenin de eksponansiyel büyüdüğünü düşündüğümüzde yaratılacak değerin varabileceği nokta hayallerimizin ötesinde olabilir.
Dijitalleşmenin önemi tabi ki sadece ekonomi ve istihdam boyutuyla sınırlı değil. Yeni işlerin ve iş modellerinin yaratılmasına kadar birçok alanda etkili olacak. Yapay zeka ile oteller hiper-kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi sunacaklar. Böylelikle değişen müşteri beklentilerine daha kolay uyum sağlayabilecekler.Büyük veri analizi ise bir süredir sektörde etkili bir şekilde kullanılıyor.
Çoğu büyük şehir halihazırda eş zamanlı turist verisini gezgin hareketlerini daha iyi yönetebilmek için kullanıyor. Bu çerçevede turist deneyimini etkin yönetmek için dijital teknolojileri nasıl kullanabileceğimize dair Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar çok değerli olacaktır. Bu kapsamda işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacağımızı da belirtmek isterim. Öte yandan, sektör paydaşlarımızı da dijital çözüm arayışlarını yerli teknoloji tedarikçileri ile buluşturduğumuz TÜSİAD SD2 Programına bu vesileyle davet etmek isterim.
Saygıdeğer Konuklar,Konuşmamın son bölümünde sektör açısından da kritik gördüğüm sürdürülebilirlik konusuna değinmek istiyorum. Çevresel ayak izinin azaltılması bağlamında sektörün hem önemli bir rol oynayabileceğine hem de bu hedefe sıkı sıkıya sarılması gerektiğine inanıyorum. Hangi turizm türü olursa olsun sektörün en önemli hazinesi, sahip olunan fiziki altyapıdan ziyade ülkenin doğal kaynakları ve sağlıklı ekosistemidir.
Tam da bu nedenlerle turizm sektöründe sürdürülebilirlik, iklim değişikliği ve sıfır atık konuları gittikçe önem kazanıyor. Havayollarından otellere, cruise’lardan golf alanlarına kadar birçok kapsamda kaynak verimliliği ve emisyon azaltımı çabaları önem kazanıyor. Sürdürülebilirlik konusunda bu farkındalığın her daim sektörün aklında ve kalbinde olması geleceğimiz için çok kıymetli. Bu vesileyle sektör temsilcilerimizi çok yakın bir zaman önce başlattığımız İş Dünyası Plastik Girişimine de davet ediyorum.
Sözlerime son verirken her anlamda sürdürülebilir bir turizm sektörü ve turizm politikaları ile on yıl sonraki beklentilerimizi yakalamamız ve hatta aşmamızın mümkün olabileceğini tekrar vurgulamak isterim. Bugün sunulacak somut önerilerin ortaya koyduğu potansiyel ülkemiz için çok değerli. Bu çalışmaya öncülük ettiği için TTYD’ye teşekkür ediyorum. Verimli bir toplantı olması dileğiyle sizleri TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.